Bireysel Danışmanlık

PSİKOTERAPİ NEDİR ?

Psikoterapi sürecini bilimsel ve sözlük anlamlarıyla açıklamadan önce bir öykü olarak bakarsak; hayat bir açık denize benzer gemi ise kişinin hayatıdır. Kişi hayat gemisini yürütmekle sorumlu kaptandır. Ne zaman ki fırtına koptu, yolu şaşırdı, girdaplar, başka gemiler çıktı işte o zaman minimum risklerle güvenli denizlere ulaşabilmek için kılavuz kaptan olarak psikoterapist devreye girer. İşte bu kılavuz kaptanla yapılan yolculuk psikoterapidir. Kişi daha sonra hayat denizinde aynı veya benzer sorunlarla karşılaştığında artık ne yapacağını gemisini nasıl kurtaracağını bilecektir.

Batı dillerindeki kelime anlamıyla psikoterapi İngilizcesi “psycho” olan, can ve ruh anlamına gelen ve bir hastalık ya da bozukluğun tedavisi anlamına gelen “threapy” kelimelerinin birleşmesinden oluşur. Bu tanımlardan yola çıkarak sözlük anlamında psikoterapi ruhsal yolla tedavi etmek şeklinde tanımlanabilir. Bu tanım psikoterapiyi tam olarak açıklamaz. Kapsamı biraz daraltırsak psikoterapi danışanın medikal ve cerrahi yöntem kullanmadan değişik yöntemlerle kişinin kendini iyi hisssetme, moralizasyon ve topluma kazanma durumudur. Bu iyi hissetme, moralizasyon açısından bakıldığına her iyi hissetme örneğin ;öğretmenin öğrenciye, ebeveynin çocuğuna, din adamının cemaatine, şamanın halkına, doktorun hastasına yaptığı bilgilendirme, ikna gibi farklı uygulama ve yaklaşımlar psikoterapi kapsamına girer. Böylece bu tanımda psikoterapiyi açıklamakta yetersiz kalır. Psikoterapi bu geleneksel yöntemlerden daha farklı ve bilimseldir.

Psikoterapide ilk akla gelen psikiyatrik rahatsızlıklar ve ruhsal sıkıntılar olsa da, eş, arkadaş, ve insan ilişkileri gibi ilişki zorlukları; kimlik karmaşaları ve arayışları, ahlaki ikilemler, cinsel sorunlar gibi kişinin iç dünyasında olup biten zorluklar gibi pek çok problem psikoterapi ihtiyacı oluşturur. Özetleyecek olursak psikoterapi zihinsel, duygusal ve toplumsal sorunlarla bş etmekte yetersiz kalan kişi, çift ya da gruplara belli bir amaç ve plan dahilinde belli teknik ve yöntemlerin duygusal bağ kurularak uzman kişilerce uygulanan bir tedavi etme bilim ve sanatıdır. Bu yolculukta danışanın kendi yöntemiyle anlatıyı veya öyküyü kendi sosyal ve kültürel bağlamından soyutlayarak kişinin bu öyküde altta yatan patolojik yapılarını keşfetmesine yoğunlaşır. Bu keşifte kişi haberdar olmadığı birçok yönünü görecek ve kendisiyle yüzleşecektir.

Psikoterapi iki kişi arasında geçen sıradan bir sohbet olmadığına, insan gelişimini açıklayan felsefi ve bilimsel bir sistem olduğuna göre bu sistemin belirli yöntemleri, teknikleri ve çeşitleri vardır. Bugün dünyada birçoğu kullanılmayan sekiz yüzün üstünde psikoterapotik teknik olduğu iddia edilmektedir. Bu kadar çok teknik ve yaklaşımın olması belki de insanların bu kadar çok çeşitli olmasından kaynaklıdır. Bunların başlıcaları başlıklar halinde şunlardır:

• Psikianalitik yaklaşım
• Bilişsel davranışçı yaklaşım
• Dinamik yaklaşım
• Varoluşçu yaklaşım
• Hümanistik yaklaşım
• Sistemik yaklaşım vb.

Kullanılan bazı yöntemler ise; grup terapileri, EMDR, hipnoterapi, çizim teknikleri, oyun terapisi, sanat terapi vb.

Nasıl ki her insanın parmak izi farklıysa kişilik yapısı, gelişimi ve kültürü gibi bir çok özelliği de farklı olduğundan her teknik her insanda aynı etki ve sonucu yaratmaz. Orlinsky ve Howard (1986) 35 yıla yayılan bir araştırmanın sonuçlarını incelemişler ve terapinin ana unsurunun kullanılan kurama değil danışanla empatik ve önyargısız olarak kurulan bir bağ olduğuna işaret etmişlerdir. Psikoterapi sürecinde terapist ile danışan arasında bir güven ilişkisi kurulmalı, danışan anlaşılmalı, danışanın ne söylediği kadar nasıl söylediğine, neleri önemsediğiyle de ilgilenilmeli. Yani satır araları iyi okunmalıdır. Yardım amacıyla gelen danışanın yalnızca sorunlarıyla değil, çocukluğuyla, korkularıyla, endişeleriyle de ilgilenilmeli, odaya getirdiği kişiliği, kültürü ve yaşanmışlıklarıyla bir bütün olarak kabul edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli nokta da danışanını üzerinde güç arzusu doyurulacak bir nesne olarak görmemesidir. Danışanın terapiste güvenmesi, gerçekten işitildiğini, aynı duyguların paylaşıldığını, anlaşıldığını hissetmesi, terapistinin yardım etme becerisine, bilgisine ve hünerine sahip olduğuna, iyileşeceğine inanması başarılı bir terapi sürecinin anahtarlarıdır.

Sonuç olarak neden psikoterapi almalıyız ?

• Kendimize bakabilmeyi öğrenmek, kendi sistemimizden kaynaklarla yüzleşip bu durumu çözebilmek için.
• Her zaman içimizde daha uzak hedeflere gidebilme kabiliyeti olduğunu görmek için
• Hayatta ki en büyük kaybın ölüm değil, yaşarken içimizde ölen şeyler olduğunu öğrenmek ve onları yaşatmak için.
• Hayat oyununda yaşadıklarımızın ya kazanç ya da öğrenme olduğunu fark etmek için.
• Asıl gerçeklerin içimizde olduğunu, dışarının sadece bir rüya olduğunu fark ederek uyanmak için.
• Bir takvim yaşı olmasa “kaç yaşındasınız?” sorusunu yanıtlayabilmek için.
• Kendimizi kötü hissettiren şeylerin aslında bizim onlara yüklediğimiz anlamlar olduğunu öğrenmek için.
• İnsanın hayal edip, inandığı seyleri başarabileceğini, merdiveni tırmanmak için başka güce değil iç gücünüze ihtiyacınız olduğunu görmek için.
• Kötü olasılıkları hesaplarken güzellikleri kaçırmamak için.
• Birlikteliklerde önemli olanın aynı düşünmek değil, birlikte düşünebilmek olduğunu fark edebilmek için.
• Mutlu evliliğin doğru kişiyle olmakla değil, doğru kişi olmakla olacağını kavramak, değişime önce kendimizden başlamak için.
• Tatlı dilin yılanı deliğinden çıkaracağını, keskin sirkenin küpüne zarar vereceğini tam manasıyla kavramak için.
• Ya çaresiz yada çarenin siz olduğunu öğrenmek için.